Kadına Yönelik Şiddetin Toplumsal Etkileri Panelde Tartışıldı

 

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu tarafından, Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen ‘İnsan Hakkı İhlali Olarak Kadına Şiddet ve Toplumsal Etkileri' konulu bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de katıldı.

 

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadına şiddetin engellenmesi amacıyla hayata geçirilmesi amaçlanan elektronik kelepçe uygulamasına atıfta bulunarak, "Aslında biz gönüllerdeki, vicdanlardaki merhamet kelepçesini takmış olsak hiçbir kelepçeye gerek yok. Kadınların erkeklerin bir olduğunu biliyoruz." dedi.

 


Bir insan olarak kadına verilen haklar konusunda Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Veda Hutbesi'nin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nden çok daha ileri bir hak olduğunu kaydeden Şahin, "Şiddetle mücadelede kadınların evlerindeki koruma kağıdıyla yaşam haklarının ellerinden alındığını görünce nasıl koruyacağız nasıl önleyeceğiz, koruyamazsak ve önleyemezsek nasıl engelleyeceğimize dair yasal altyapıyı oluşturduk. Başta Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere izleme merkezleri kuracağız. Koyduğumuz modelde şiddet uygulayan eşin stresini yenmek için tedavi uygulayacağız." şeklinde konuştu.

 

YASA ÇIKTI DİYE YARIN SABAH BU İŞLER DÜZELMEYECEK, 74 MİLYONUN BİLİNÇLENMESİ ŞART

 

 

 

Kadına şiddetin önlenmesi yasasıyla kadının dayak yemesinin hemen önlenemeyeceğini kaydeden Şahin, "Yasa çıktı sabah bu işler düzelmeyecek. 74 milyonun toplumun bilincinin güçlenmesi gerekiyor. Hepimizin insan hakkına saygılı olacak zihinsel dönüşüm gerekiyor. Zihinsel dönüşüm zaman zaman Ağrı Dağı'nı oynatmaktan bile zor. Diyaneti İşleri, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay ile seferberlik yürüteceğiz. Kafalardaki zihinsel mayınları patlatmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

YENİ EĞİTİM MODELİ KIZ ÇOCUKLARINI EVE HAPSETMEYECEK

 


Hükümet olarak uyguladıkları projelerle temel eğitimde kız ve erkek çocuklarının okullaşma oranının yüzde 98,5 ile eşitlendiğini kaydeden Bakan Şahin, "Yeni eğitim modelinde asla kız çocuklarını eve hapsetme değil tam tersine temel eğitimde yakaladığımız başarıyı orta eğitim ve yüksek öğretimde yakalamak, doğru modeli hayata geçirmek istiyoruz." şeklinde konuştu. Eğitimde kız çocuklarının okuması için 990 bin anneye 2 milyar liradan fazla şartlı nakit desteği verdiklerini kaydeden Şahin, "Son 10 yılda koyduğumuz iradeye baktığımız zaman cehaletle mücadelede kız çocuklarının ve kadınların aktif ve etken olarak yönetimde yer almasını istedik. Sağlıkta bebeklere doğduktan itibaren sigorta imkanı tanıyoruz. Böylece 5 yaş altı bebek ölümleri ve anne ölümlerinde büyük bir başarı yakaladık." dedi.

 

GÜNDOĞDU: MERVE KAVAKÇI'DAN ÖZÜR DİLENMELİ

 

 

 

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise konuşmasına, protokolü selamlamasının ardındından Merve Kavakçı'ya 'sayın vekilim' diye hitap ederek başladı. Kavakçı'ya sayın vekilim demesinin gerekçesini de açıklayan Gündoğdu, Silivri'de sanık olan vekillere hakları verilirken Merve Kavakçı'dan özür dilenerek milletvekilliği haklarının verilmesini talep etti. Gündoğdu, "Silivri'de milletvekilliği özlük haklarına kavuşmasına rağmen, en azından sanık oldukları için hakları verildi. Merve hanım sanık değildi. Yerel düşüncenin temsilcisi olarak Meclis'e girmişti. Hadsizler tarafından haddi bildirilmişse; devletin başta Merve Kavakçı olmak üzere, 28 şubat sürecinde görevinden atılmış başörtülü kamu çalışanı kadınlara, okullardan atılan başörtülü öğrencilere hak ettiği değeri vermesi ve her açıdan onlardan özür dilemesi gerekiyor. Bu çağrımı, buradan TBMM'ye yapıyorum. Kendi vatandaşlarını döven devletten özür dileyen devlete ve bir daha kusur işlemeyen devlete geçmesini umuyor ve bekliyoruz." şeklinde konuştu.

 

 

TOPCUOĞLU: KADINA YÖNELİK AYRIMCILIK SONA ERMELİ

 

 

 

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Arife Topcuoğlu ise konuşmasında, Bakan Fatma Şahin'e, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadının korunması için, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde kabul edilen yasanın çıkmasında gösterdiği gayretten dolayı teşekkür etti.

 

Ülkelerin gelişmişlik seviyesinin "kadın, erkek" eşitliğiyle ölçüldüğünü söyleyen Topcuoğlu, Bu nedenle; kadınların, kamusal alanda, parlamentoda, yerel yönetimlerde ve siyasi partilerin her bir biriminde etkin rol alması gerektiğini kaydetti.

 

Yaşamın bütün alanlarında, kadınların nüfus oranında temsil edilmediğini de ifade eden Arife Topcuoğlu, kadın istihdamını özendiren ve teşvik ettiren yasal düzenlemelerin tekrar düzenlenmesi ve istihdamı özendirici tedbirlerin alınması gerektiğini ifade etti.

 

 

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu tarafından düzenlenen panelde, 'İnsan Hakkı İhlali Olarak Kadına Şiddet ve Toplumsal Etkileri" ele alındı. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Erdinç Yazıcı'nın yaptığı panele konuşmacı olarak Merve Kavakçı İslam, Abdullah Abdulkadiroğlu, İlkim Öz Tan, Yadigar Gökalp ve Emel Anar konuşmacı olarak katıldı.

 

 

 

YAZICI: HERKES SÖYLÜYOR, KİMSE YAPMIYOR

 

Panelin açılışında konuşan Doç. Dr. Erdinç Yazıcı, İnsanoğlunun hayatın her alanına dair hazırladıkları metinlerde kadının özel bir paragrafta yer alması ve ona hak ettiği değeri verme iddiasını taşımasına karşın bunun bir türlü gerçekleşmediğini söyledi. Yazıcı, kadınları bu kadar öven, ona hak ettiği değeri vereceğini söyleyen bu metinlere karşılık doğuda ve batıda, modern tarih ve modern tarih öncesinde kadına yönelik şiddetin bilumum fotoğraflarını görmenin mümkün olduğunu da belirterek, "Kadın, bütün toplumsal tarihin en gururlu figürlerinden biridir. Savaşlarda binlerce erkek ölürken, kadınlar ve çocuklar ayakta ölür" dedi. Kadına şiddetin erkek güçsüzlüğünün sembolü olduğunu da ifade eden Yazıcı, sözün bittiği yerde, şiddetin başladığını, saldırganlığın başladığını dile getirdi.






EMEL ANAR: MAĞDURLARA HER TÜRLÜ YARDIMDA BULUNUYORUZ

 

İlk olarak konuşan Ankara Büyükşehir Belediyesi Kadın Sığınma Evleri Koordinatörü Emel Anar, şiddete maruz kalmış kadınlara yönelik çok sayıda sığınma evi açtıkları bilgisini verdi. Kendilerine başvuran kadınların barınma ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra, yasal olarak hak aramalarına da yardımcı olduklarını ifade eden Emel Anar, TBMM'de kabul edilen, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin kanunun, hizmet sunarken kendilerine yeni haklar verdiğini belirtti.

 

İLKİM ÖZ TAN: ŞİDDETİN ÖNLENMESİNDE İLK ADIM AİLEDE ATILMALI

 

Psikolog İlkim Öz Tan ise konuşmasında, kadınlara yönelik şiddetin hayatın her alanında konuşulup bahsedilmesine karşın, bu tür toplantılarda ele alınmasının daha faydalı olduğunu söyledi. Şiddetin topluma etkisini ele alırken, toplumu bireylerin oluşturduğu gerçeğine dikkat çeken İlkim Öz Tan, "Toplumu bireyler oluşturuyor. Her bireyin kişiliğinin 0-6 yaş arasında oluşup şekillendiğini düşünürsek; bizim kız çocuklarımızın bu yaş içinde babasından, ağabeyinden, abisinden, ablasından ve maalesef annesinden şiddet görmesi, kişiliklerinin örselenmesine yol açıyor " dedi. Türkiye'nin çocuk gelinler konusunda, dünya sıralamasında dünyada Gürcistan'ın ardından ikinci sırada yer aldığını söyleyen İlkim Öz Tan, kendisi çocukken çocuk sahibi olanların sorunlarına dikkat çekti.

 

 

YADİGAR GÖKALP: MOBBİNG GÖRMEZDEN GELİNİYOR

 

Daha sonra konuşan SGK Başkan Yardımcısı Yadigar Gökalp şiddetin bir diğer türünün mobbing olduğunu dile getirdi. Fiziksel şiddet kadar görünmediğinden göz ardı edilen mobbingin kadınların yanı sıra erkekleri de etkilediğini belirten Gökalp, çalışma barışının bozulmasına yol açan bu konunun da ele alınması gerektiğini ifade etti.

 

ABDULLAH ABDULKADİROĞLU: ŞİDDETİN ÖNLENMESİNDE MEDYA ROL ALABİLİR

 

Samanyolu Yayın Gurubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu da konuşmasına, katılımcıların Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak başladı. Kadına yönelik şiddetin oluşmasına katkıda sunan bazı medya kuruluşlarının varlığına dikkat çeken Abdulkadiroğlu, "Şiddet yok da biz var mı dedik; hayır. Şiddet var; peki var olanı yayınlamayalım mı? Bu durumda medya kuruluşları olarak iki arada bir derede kalmış oluyoruz" dedi. Medyanın 28 Şubat sürecinde oluşturulan bazı kadın tipleri üzerinden başörtülü bayanlara şiddet uyguladığını söyleyen Abdullah Abdulkadiroğlu, "Bu şiddet onların hayatlarında hiç bir zaman silemeyecekleri travmalar meydana getirdi. Bu yüzden, hastanelerde psikolojik tedavi gören kızlarımız var. Bunun alt yapısını o dönemde medya oluşturdu. Başörtülüler linç edilmeye çalışıldı, onların çok kötü insanlar olduğuna dair bir bilinç oluşturulmaya çalışıldı. Gündüz sokaklarda, üniversite kapılarında bu şiddet körüklenirken, akşamları da televole programlarında kendilerine göre ideal kadının nasıl olması gerektiği anlatılıyordu. Bunların hepsi bir medya şiddetidir, kadına yönelik şiddettir" şeklinde konuştu. Bütün bu sorunların çözümünün dik duran ve şiddete dur diyecek devletten geçtiğini söyleyen Abdulkadiroğlu, toplumsal bir bilinçle şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar yapılmasının önemine dikkat çekti.

 
 
MERVE KAVAKÇI İSLAM: İADE-İ İTİBAR BANA DEĞİL, TBMM'YE YAPILMALI
 
Son olarak konuşan Merve Kavakçı İslam ise, "Size 28 Şubat'ınız bitti mi, diye sormayacağım. 12 Eylül'ünüz bitti mi, diye soracağım. 12 Eylül ki, başörtüsü yasağının bu ülkede resmi anlamda başlatıldığı ilk dönemdir. Başörtüsü yasağı 90'ların sorunu değildir. Ben, 1988 yılında, tıp fakültesi ikinci sınıftan bu sebepten dolayı ayrıldım" şeklinde konuştu. Başörtülülere karşı yapılan ayrımcılığın şiddet olarak kabul edilmesinin, bu sorunu çözmek için ilk adım olacağını söyleyen İslam, "Ben ruhlara yapılan şiddetten söz ediyorum. İtibarımıza yapılan şiddetten söz ediyorum. Bu, başörtülü kadının, insanlık onuruna yapılan şiddet" ifadelerini kullandı.


Milletvekilliğinin elinden alınmasıyla ilgili iade-i itibar konusuna da değinen İslam, "İade-i itibar konusu gündemde. İade-i itibar verilmesi gereken ben değilim. İtibarı verilmesi gereken Meclis'tir. Meclis'in itibarını milletin gözünde zedelenmiştir. Milletin devlete olan güveni sarsılmıştır onun onarılması gerekir. O milletten özür dilenmesi gerekir en başta. Bu taktir edersiniz ki silahlı güç olan ordunun gölgesinde DSP müfrezesince yürütülen bir darbeydi. Adı konmamış darbeydi. Bunun hukuki anlamda yüzleşmesi mutlaka olacaktır." şeklinde konuştu.


Merve Kavakçı İslam, gaz odalarına benzettiği ikna odalarından, türban duvarları ortadan kalkmadıkça toplumsal barış sağlanamayacağını da dile getirerek, "Ben kendi adıma millet adına bana uygulanan hukuksuzluğun hesabını yargı önünde soracağım. 28 Şubat sürecinde ikna odalarında başörtülü kızlara şiddet uygulandı. 28 Şubat'ın aşçıları şimdiden mağdurlardan merhamet diliyor" dedi.


MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI DÜŞÜNMÜYORUM

 


Bir katılımcının ‘Türkiye'de artık çok şey değişti. Milletvekili adayı olur musunuz?' sorusunu cevaplayan Kavakçı İslam, "Ben Türkiye'de çok şeyin değiştiğini düşünmüyorum. (Milletvekilliği) Böyle bir talebim yok. Başı örtülü ve başı açık kadınların Meclis'te temsili iyi rakamlarda değil. Bir ülkede 3'te 2'si başlarını örtüyorlarsa onları o kıyafetleriyle temsil eden kadınların olması gerekir. Son seçimlerde de başı örtülü kadınların rencide edildiği düşüncesindeyim." dedi.

 

 

 

  • PAYLAŞ :