Gündoğdu, “62. Hükümetin Programını” değerlendirdi

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, 62. Hükümetin programını değerlendirerek, talepleri sıraladı.          

           

Milletimiz 10 Ağustos’ta gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimiyle, sadece kendi oylarıyla ilk defa Cumhurbaşkanı’nı seçmemiş, vesayetin her türlüsüne bütün kapıların kapatıldığı “Yeni Türkiye” vizyonunun da arkasında olduğunu tescillemiştir. 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesiyle, milli irade Çankaya’ya çıkmış, “millete rağmen” dönemi bütünüyle kapanmıştır. Bu vesileyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci,  millet tarafından doğrudan seçilen ilk Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a Başbakanlığı döneminde milletimize ve devletimize yaptığı büyük hizmetlerden, dünya mazlumlarına verdiği büyük destekten dolayı teşekkür ediyor, milletin Cumhurbaşkanı sıfatıyla liderliğini üstleneceği “Yeniden Büyük Türkiye”nin inşasında başarılar diliyoruz.

           

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle 61. Hükümet dönemi sona ermiş ve Sn. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığında Türkiye Cumhuriyeti’nin 62. Hükümeti kurulmuştur. Sn. Davutoğlu milletin oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen ilk Başbakan olmuştur. Sn. Davutoğlu’nu ve Başbakanlığında kurulan 62. Hükümeti tebrik ediyor, medeniyetimizin yeniden inşa ve ihyasının en önemli hamlesi olarak gördüğümüz “Yeniden Büyük Türkiye” yolunda hayırlı hizmetler yapmasını temenni ediyoruz.

           

Türkiye Cumhuriyeti’nin 62. Hükümetinin programı Pazartesi günü Başbakan Sn. Davutoğlu tarafından TBMM’nde okundu. Biz de Memur-Sen olarak Hükümet Programını sivil toplum ve emek örgütü olarak inceleyip, değerlendirdik. Programa ilişkin değerlendirme, teklif ve eleştirilerimizi sizlerin aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

           

“Yeniden Büyük Türkiye” hedefinin yol haritası olmak gibi önemli bir işleve sahip olacak “Sunuş” ve “Sonuç” kısımları dışında 5 ana başlıktan oluşan Hükümet Programında yer verilen ve çok önemsediğimiz birkaç hususu öncelikle ve özellikle vurgulamak isteriz.

           

İnsan, insan onuru, insani gelişmişlik ve bunlara ilişkin sosyal politikalar vurgusunun programın bütününde ağırlıklı olarak yer alması, Yeni Türkiye’nin anahtar kavramlarının “insan” ve “insan onuru” olduğunu tescilliyor. Bu durum, kadim medeniyetimizin yeniden inşası bakımından Hükümet Programının, medeniyetimizin temel değeri “insan” kavramına ve “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesine yaslandığını gösteriyor.

           

İnanç, düşünce, ifade ve girişim özgürlükleri başta olmak üzere Yeni Türkiye’nin inşa zemininin özgürlükler olacağının ifade edildiği Hükümet Programı, bu yönüyle Eski Türkiye bakiyesi yasaklardan, sınırlamalardan, devleti koruma refleksli güvenlik esaslı politikalardan bütünüyle kurtulacağımız bir Yeni Türkiye vaadi de içermektedir.

           

Demokrasi-ekonomi-kalkınma ve eşit yurttaşlık kavramlarının ilişkilendirilmesi ve birlikte ele alınması, eşit yurttaşlık ve tarihdaşlık vurgusuyla birlikte Çözüm Sürecinin ilk defa bir Hükümet programında yer almasını da çok önemsiyoruz. Bununla birlikte, Çözüm Sürecine ilişkin olarak toplumda ve kimi kurumlarda var olan şeffaflık kaygılarının giderilmesi de önemli ve haklı bir beklenti olarak dikkate alınmalıdır. Bu noktada, Çözüm Süreci’nin her aşaması, sürece dair her çalışma sivil toplum ve sosyal paydaşlar başta olmak üzere istişare edilmeli ve çözüm iradesine ilişkin ortak kararlılığın bir göstergesi olarak birlikte yürütülmelidir.           

Yeniden Büyük Türkiye hedefi, demokrasinin kurumsallaşmasını, yeni vesayet arayışlarının/çabalarının bütünüyle hükümsüz bırakılmasını, özgürlükleri güvence altına almayı önceleyen bağımsız ve tarafsız yargı sisteminin kurulmasını gerektirir. Bu anlamda, Hükümet Programında, demokrasi başlığı içerisinde bu hususların vurgulanmasını önemli buluyoruz. Ancak, en çok önemsediğimiz bütün bu gereklilikleri karşılayacak Yeni Anayasa vaadinin ilk defa bu kadar net, açık, doğru tespit ve teşhislerle Hükümet Programında yer almasıdır. Türkiye’nin kurumsallaşmış demokrasisi, vesayetten bütünüyle arınmış sivil siyasal sistemi, bağımsızlık kadar tarafsızlığı da önemseyen yargı sistemi için ön şart, şüphesiz Yeni Anayasadır. Geç kalınmış olsa da Yeni Anayasa taahhüdünün güçlü bir şekilde ifade edilmesi, tüm kesimlerle bu süreçte sorumluluğun paylaşılacağının vurgulanması Yeni Anayasa umudunu artırmıştır.           

Bu noktada, Eski Türkiye’nin vesayet merkezli bir siyasal sisteme mahkum edildiği gerçeğini hatırdan çıkarmadan Yeni Türkiye’de insana, demokrasiye ve özgürlüklere dair her şeyin milletin iradesi doğrultusunda ve milletin hak ettiği şekilde yenilenmesini istediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Evet, her şey yenilenmeli, her şey milletin kararı doğrultusunda, medeniyet mefkuremiz perspektifinde, yeni bir vizyonla yeniden tasarlanmalı diyoruz. Bunun yanında, yeni vesayet arayışlarına izin verilmemesini, yeni vesayet kompartımanları oluşturma girişimlerine de son on yılda olduğu gibi müsamaha gösterilmemesini de istiyoruz.           

Daha bir kaç gün önce gerçekleştirilen Adli Yıl Açılış töreninde yapılan konuşmalar göstermiştir ki, bu tip törenler yargı mensupları tarafından halen yasama ya da yürütme organlarına, siyaset kurumuna ayar verme şovu olarak kullanılmaktadır. Bu tip törenlere en azından törenlerin bu şekilde kullanılmasına artık tahammülümüz yok. Yargı, kendisine güveni azaltan bu yaklaşımlardan kurtarılmalı, bağımsızlık yanında hatta ondan daha çok tarafsızlık ilkesini öne çıkaran bir anlayışın hakim olmasını sağlayacak bir sorumluluk üstlenmelidir. Yüksek yargı organları ve mensupları, bağımsızlık vurgusunu öne çıkarmak için ortaya koydukları çabayı, vesayet ve demokrasi dışı güç odaklarına karşı mücadeleye tahsis etmelidir. Yargı milletin yargısı olmalı, kendisini devleti ya da belli odakları koruma kalkanı olarak görme hastalığından kurtulmalıdır.  Adli yıl açılış programları, yargı kurullarının ihtiyaçları ve yargı çalışanlarının özlük, mali ve sosyal hakları ile çalışma şartlarına ilişkin beklentilerin, taleplerin dile getirildiği zeminler olarak kullanılmalıdır. 

 

Hükümet Programının bir emek örgütü olarak bizi en çok ilgilendiren başlıklarından birisi hiç kuşkusuz “Güçlü Ekonomi” başlığıdır. Programda bütçe hazırlık sürecinin başlatıldığı, bu kapsamda temel makro ekonomik tahmin ve hedefler ile uygulanacak politikaların yer aldığı Orta Vadeli Programın yakında açıklanacağı belirtilmektedir.  Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olarak hem Orta Vadeli Programın hem de Bütçe Kanunu’nun hazırlık aşamasında, anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in doğal üyesi ve Toplu Sözleşme Heyet Başkanı sıfatlarımıza binaen aktif sorumluluk almak ve paydaş olmak istiyoruz. Memur-Sen’in görüşleri alınmadan hazırlanacak Orta Vadeli Program ve Bütçe, sosyal kapasite ve insani kapsayıcılık açısından sıkıntılı olacaktır. Programda, Türkiye ekonomisinin büyüme konusunda hem dünya hem de Avrupa ölçeğinde önemli rekorların altına imza attığı vurgusu sıkça yapılmıştır. Buna karşın, kamu görevlileri başta olmak üzere dar ve sabit gelirlilere bugüne kadar büyümeden pay verilmemiş olması düşündürücüdür. Hükümetin bu konuda şapkayı önüne koyup çözüm üretmesi, büyümeden pay alma konusunda mağdur edilen kesimlerin mağduriyetini giderecek adımları ilgili kesimlerin temsilcileriyle istişare ederek süratle çözüm üretmesi gerekir. Bunun yanında, kamu görevlilerinin mali, sosyal ve özlük haklarına ilişkin bir gelecek vizyonunun ortaya konmaması, sadece enflasyona ezdirmemeye odaklı bakışın devam ettirileceği algısıyla yetinilmesini doğru bulmuyoruz. Bu anlamda, maaş artışlarına ilişkin hükümet tekliflerinin enflasyon oranı ile milli gelirdeki artış arasındaki korelasyon da dikkate alınarak yapılması gerekir. Ekonomik krizlerde kendisine pay düşen kamu görevlilerinin, ekonomik büyüme ve kalkınma hamlelerinde hak ettiği payı alması yönünde bir anlayışın, iradenin Hükümet Programında ifade edilmemesini önemli bir eksiklik olarak görüyoruz.           

Hükümet Programında çalışma hayatına ilişkin “kaliteli, esnek ve güvenceli sistem” vurgusu yapılmaktadır. Nitelikli işgücü ve güvenceli istihdam, Türkiye’nin en büyük emek örgütü olarak destekleyeceğimiz hususlar. Ancak, esnek çalışmayı, çalışma hayatının “esnek çalışma” gibi bir kavram üzerinden güvenceden, istihdam sürekliliğinden arındırılmasına seyirci kalamayız, kalmayız. Bu anlamda, çalışma hayatında “esnek çalışma” odaklı bir sistemin hedeflenmesinden vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Bugün, esnek çalışma adı altında hayata geçirilen taşeron uygulaması, Türkiye’nin en problemli alanlarından biri durumundadır. Taşeron çalıştırma, birçok açıdan “sosyal facia” denilecek bir boyuta ulaşmak üzeredir. Bugün kimi kamu hizmeti alanlarında taşeron çalışan sayısı asli çalışan sayısını geçmiş bulunmaktadır. 62. Hükümet, taşeron sistemini kaldırmak ve kamu hizmetlerinin sunumunda asli unsurun kamu görevlisi ve kadrolu statüsü olan güçlü bir kamu personel sistemini teşkil etmek gibi hedeflere sahip olmalıdır.           

Hükümet programında örgütlülük oranı ve toplu sözleşmeden yararlanan çalışan sayısının AB ortalamasının yakalanması noktasındaki hedefi olumlu buluyoruz. Ancak, kamu görevlilerinin siyaset hakkı, grev hakkı ve üniformalılar ile emeklilerin örgütlenme hakkından bahsedilmemesini ciddi bir özgürlük eksikliği olarak görüyoruz. Bu bağlamda, sendikal ve demokratik haklar konusunda kamu görevlilerinin vesayet dönemi artığı yasak ve sınırlamalardan kurtarılması yönünde ivedi adımlar atılmalıdır.           

Programda, çocuk bakımevleri ve kreş hizmetleri için teşvik verilmesi yönünde bir perspektif ortaya konulması suretiyle, kadınların istihdamı, çalışma hayatına katılması ve kariyer elde etmelerine yönelik fırsat ve imkanların arttırılması iradesi ortaya konmuştur. Bunun yanında, halen bazı kamu görevlileri için devam etmekte olan başörtüsü yasağının kaldırılması da 62. Hükümetin öncelikli hedefleri arasında olmalıdır. Diğer taraftan, erkek kamu görevlilerine yönelik kılık-kıyafet özgürlüğünün kapsamının genişletilmesi de aynı çerçeveye dahil edilmelidir.  

Hükümet programında YÖK Yasası ile ilgili değerlendirmeye yer verilmesini önemsiyoruz. Akademik açıdan özerk bir üniversite yapılanmasının önemi yanında, akademik personelin mali açıdan mağduriyetinin giderilmesi de son derece önemlidir. Akademik personelin sabrı taşmak üzeredir. Bu anlamda, 62. Hükümetin kamu görevlilerinin mali haklarıyla ilgili olarak yapacağı ilk düzenlemelerden biri akademik personelin maaş artışına ilişkin düzenleme olmalıdır. Toplu sözleşme masasında Kamu İşveren Heyeti ile varılan uzlaşma kapsamında Maliye Bakanlığı ve YÖK ile birlikte yürütülen çalışmaların sonucu hayata geçirilmeli ve akademik zam, Meclis gündeminde bulunan Torba Kanun kapsamına eklenerek akademik eğitim dönemi başlangıcından önce yürürlüğe konulmalıdır.           

Kamu görevlileri açısından 62. Hükümetten önemli bir beklentimiz, kamu görevlilerinin fiilen çalışmakta oldukları dönemde aldıkları maaş ile emekli maaşları arasındaki aleyhe uçurumun giderilmesidir. Hükümet programında kamu görevlilerinin emekli olduklarında maaşlarının büyük oranda düştüğünün tespit edilmesini önemsiyoruz. Ancak, çözüm olarak tamamlayıcı sigorta yönteminin önerilmesini doğru bulmuyoruz. Tamamlayıcı sigorta kamu görevlileri açısından ilave prim ödeme kaynaklı bir mali külfet oluşturacaktır. Bir anlamda, Hükümet Programında doğru teşhis konulmuş ancak yanlış tedavi önerilmiştir. Kamu görevlilerinin emekli maaşı konusundaki mağduriyetinin giderilmesi için ek ödemelerin emekli maaşı hesabında dikkate alınması ve emekli maaşının belirlenmesine esas aylık bağlama oranlarının yükseltilmesi gerekmektedir. Bunun yanında, eş ve çocuk yardımının emeklilere de ödenmesi gerekmektedir.               

Kamu görevlilerinin mali, sosyal ve özlük haklarının geliştirme, artırma ve koruma konusunda yetkili Konfederasyon olarak 61. Hükümet döneminde üzerinde uzlaştığımız ve 62. Hükümet açısından de yerine getirme sorumluluğunu üslenmek durumunda olduğu Kamu Personeli Danışma Kurulu Kararları, kamuoyunun, hükümet çevrelerinin, toplu sözleşme sürecini takip eden bürokratik çevrenin malumudur. Bu kararların bir kısmı önümüzdeki hafta içerisinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşmelerine devam edilecek Torba kanun kapsamında yer aldı.           

Bu vesileyle 62. Hükümetten ve Başbakan Sayın Davutoğlu’ndan,  Türkiye’nin en büyük emek örgütü Memur-Sen olarak üzerinde uzlaştığımız KPDK kararlarını hayata geçirmesini istiyoruz. Bu anlamda, Disiplin cezalarının affedilmesine yönelik düzenleme yapılmasını, 2005 yılından sonra göreve başlayanlara/göreve başlayacaklara bir derece verilmesini, emeklilik ikramiyesinin ödenmesinde 30 yıllık süre sınırlamasının kaldırılmasını, 4/C’li personelin kadroya geçirilmesini, uyarma ve kınama cezası verilen aday memurların memuriyetle ilişiğinin kesilmesi uygulamasına son verilmesini, Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür olarak görev yapmakta iken özelleştirme kapsamında Araştırmacı kadrolarına atananları istekleri halinde kariyerlerine uygun (mühendis, mimar, avukat gibi) kadrolara atanmasını, kadroya geçirilen İş ve Meslek Danışmanlarının maaş mağduriyetlerinin giderilerek ek ödemelerinin artırılmasını, Nöbetçi Memurluğu uygulamasının kaldırılmasını, Tapu çalışanlarının hukuki ve mali sorumluluğunu düzenleyen Medeni Kanunun ilgili maddesinde düzenlenme yapılmasını, iş yoğunluğu fazla olan mahkeme çalışanlarına fazla çalışma ücreti verilmesini, KİT’ler ve kamuda çalışan üniversite mezunu işçilerin KİT’lerde 2 sayılı cetvele, diğer kamu kurumlarında çalışanların memuriyet kadrolarına geçirilmesini, yurtdışı 4/B statüsündeki sözleşmeli personelin kadroya alınmasını ve aile yardımından faydalandırılmasını, KİT’lerdeki sözleşmeli personelin yıllık izinlerinin bir sonraki yıla devredilmesini, emekli kamu görevlilerine maaş promosyonu verilmesi ve aile yardımından faydalandırılmalarını sağlayacak yasal ve idari düzenlemelerin vardığımız uzlaşma doğrultusunda ivedilikle hayata geçirilmesini istiyoruz.           

62. Hükümet kendisinden önceki Hükümet gibi dünya mazlumlarına sahip çıkmak konusunda aktif rol almaya devam etmelidir. Bunun yanında, dünyadaki mazlumların vicdanı olma hassasiyetini de arttırmalarıdır. Bu konuda sivil toplum örgütleriyle, yardım kuruluşlarıyla birlikte Türkiye’nin medeniyet merkezli ülke kimliğinin hakkını vermeyi öncelemeli ve önemsemelidir. Bu vesileyle, Memur-Sen olarak Gazze’nin yeniden inşası amacıyla başlattığımız yardım kampanyamıza desteklerinizi bekliyoruz. 2406'ya Gazze yazıp mesaj göndererek mazlum kardeşlerimize sahip çıkabilirsiniz. 

  • PAYLAŞ :